1 Mayıs 2016

Yönetebileceğimiz şey ZAMAN mı, ENERJİMİZ mi?

Çalıştığım eski bir şirkette ekibim departmanda akşamları sürekli mesai yapan 2 ekipten biriydi. Normal saatte yani 18.00'de ofisten çıkarsak “Ooo, erkencisin!” deniyordu, gülüşüyorduk. Bir aralar hatta yöneticim çok çalışmadığımı, çünkü mesaiye pek kalmadığımı gözlemlediğini söylemişti. Performansın fazla mesaiye göre ölçümlendiği bir yer değildi, fakat maalesef ülkemizde genel algı bu yönde.

Aramızda sürekli konuşurduk biz neden bu kadar fazla mesai yapıyoruz diye. Benzer şeyi farklı firmalardaki arkadaşlarımdan da duyardım, duymaya da devam ediyorum. Birçok nedeni olabilir tabii.. Çalışan – iş uyumu (person-job fit), gün içerisindeki verimsiz toplantılar, ekipteki verimsiz iş dağılımı, az kişi ile çok iş, SMART olmayan hedefler, yönetici yetersizliği... Daha da artırılabilir.

Özellikle de iş hayatının ilk 5 yılında çok yaşanan “fazla mesai” durumu aslında zaman yönetimi konusunda başarısızlığın göstergelerinden biri. Bu hem çalışanın, hem yöneticinin, hem de ekibin başarısızlığıdır. Araştırmalara göre, sürekli fazla mesainin, uzun süre çalışmanın sonuçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

  • depresyon riski
  • sağlık problemleri (hem zihinsel, hem fiziksel)
  • sözcük dağarcığının daralması
  • akıl yürütme konusunda sıkıntılar
  • ve tabii ki performansın düşmesi…


  • Uzun süre çalışanlar, daha az uyku uyduklarını söylüyorlar. Bu sürekli olduğunda, sağlık ve davranış problemleri ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor.
  • Yapılan bir araştırmaya göre, haftada 55 saat çalışanların, 40 saat çalışanlara göre daha zayıf muhakeme yeteneği (akıl yürütme de diyebiliriz, reasoning) ve sözcük dağarcığı olduğu görülmekte.


Süre kısıtlı, dikkati sürdürme süremiz de kısıtlı, enerjimiz de sonsuz değil. Ancak bir yandan da beklenenin üzerinde performans göstermek istiyoruz. Zaman Yönetimi eğitimine gideriz genellikle. Ama aslında öğrenmemiz gereken konu, zamanı yönetmek değil – çünkü yönetemiyoruz - enerjimizi yönetmek… "Nasıl?" sorusuna herkesin farklı bir yanıtı veya önerisi olabilir. Benim yanıtlarım aşağıdaki gibi.

  • Acil - önemli ayrımını yapmak
  • İşleri gruplandırarak yapmak
  •  “Hayır” demeyi öğrenmek
  • Kısa aralar vermek, ofiste hareketi artırmak (ara verdiğimizde ofiste kısa bir tur atmak)
  • Gerekli değilse, verimli olacağına inanılmıyor ise toplantı düzenlememek veya toplantılara katılmamak (delege etmek veya toplantı sonrası toplantı tutanağını okumak bir yöntem olabilir)
  • Deadlineları kendine ve ekibe hatırlatmak
  • Delege etmek


Sizin önerileriniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tükenmiş Olabilirsiniz!

Tükenmişlik Sendromu   (Burnout Syndrome) Hepimizin hayatına Meryem Uzerli’nin ‘’Tükendim, bıktım, yapamıyorum..’’ feryadıyla giren bi...